Umre tavafımızı bitirdik. Tavaf namazlarımızı kıldık, zemzemlerimizi içtik. Sıra umre sa’yine gelmişti. Umre sa’yinin son kalan iki şavtını yaparken vakit sabah namazına yaklaşıyordu. Hacılara dedim ki:
– İsterseniz biraz yavaş yapalım. İnşallah sabah namazını da burada kılar öyle gideriz evlere dedim.
Hocam Burada Cami Var mı?
Umre sa’yini yaptıktan sonra namazı burada kılalım dememe karşı, “Hocam burada Cami var mı?” diyen bir hacı.
2004 yılında Kütahya’dan kafile başkanı olarak hacca gittim. Hacı adayları ile birlikte önce Medine’de kaldık. Mübarek topraklarda Peygamber Efendimiz’in kabrini ziyaret ettik.
Daha sonra Mekke’ye gittik. Tabi yolculuk malum, insan yoruluyor. Ben de hacılarım dinlensin ondan sonra umre yaparız diye düşündüm. Onlara istirahat etmelerini, yıkanmalarını, uyuyup dinlenmelerini söyledim.
Umre yapmak için kafilemizi hazırladık. Onlara umrenin nasıl yapılacağını anlattık. Sonra hep birlikte Mesfele’den servis otobüslerine binerek Kâbe’ye doğru yol aldık.
Daha önce tecrübesiz olan din görevlilerini Kâbe’ye götürmüş, onları bir iki saat içinde tecrübeli hale getirmiştim. O yüzden kafile olarak değil, grup düzeni içinde hareket ediyorduk.
Umre tavafımızı bitirdik. Tavaf namazlarımızı kıldık, zemzemlerimizi içtik. Sıra umre sa’yine gelmişti. Umre sa’yinin son kalan iki şavtını yaparken vakit sabah namazına yaklaşıyordu. Hacılara dedim ki:
– İsterseniz biraz yavaş yapalım. İnşallah sabah namazını da burada kılar öyle gideriz evlere dedim.
Bir hacımız artık bilemiyorum gayr-i ihtiyari olarak:
– Hocam burada cami var mı ki? Dedi.
O an kaynar sular başımdan döküldü. Bu hacımız ne diyordu? Camilerin anası, en büyüğü buradaydı. Ama hacımız bilmiyordu.
Ben de dedim ki: Hacım biz günde beş defa nereye yöneliyoruz.
– Kâbe’ye …
– Biz neredeyiz?
– Kâbe’de.
– Kâbe’den büyük cami var mı?
– Yok
– O halde cami aramaya gerek yok. Namazları burada kılalım, dedim.