PEYGAMBERİMİZE VAHİY DOKUNUNCA BAYANLARA ÖZEL KONFERANS MEVLİD-İ NEBİ HAFTASI AÇILIŞ KONUŞMASI VEHBİ AKŞİT ÇEKMEKÖY MÜFTÜSÜ 19 EKİM 2021 SALI – ÇEKMEKÖY MÜFTÜLÜK KONFERANS SALONU Bismillahirrahmanirrahim, Hamdele Salvele Bizleri yoktan var eden, varlığından haberdar eden Yüce Rabbimize sonsuz hamd ve senalar ediyorum. Efendimiz Hazreti Muhammed Mustafa’ya ve bütün peygamberlere salat ve selam olsun. […]
Bismillahirrahmanirrahim,
Hamdele Salvele
Bizleri yoktan var eden, varlığından haberdar eden Yüce Rabbimize sonsuz hamd ve senalar ediyorum.
Efendimiz Hazreti Muhammed Mustafa’ya ve bütün peygamberlere salat ve selam olsun.
Çekmeköy İlçe Müftülüğü olarak tertip ettiğimiz Mevlid-i Nebi Haftası konferansına teşrifinizden dolayı hepinize en kalbi şükranlarımı arz ediyorum.
Hoş geldiniz, şeref verdiniz.
Kıymetli Hoca Hanım,
Değerli Misafirler,
Diyanet İşleri Başkanlığımız, 2021 yılı Mevlid-i Nebi Haftası’nın ana teması “Peygamber ve Vefa Toplumu” olarak tesbit etti.
Hazreti Muhammed Mustafa (SAV), “Abdülmuttalib’in yetimi” diye biliniyordu. Babasını hiç görmemiş, annesini ise küçük yaşta kaybetmiş bir çocuk, Abdullah oğlu Muhammed.
Genç yaşta çobanlık yaparak tefekkür etme imkânı buldu. Ticaret kervanlarıyla yolculuklar yaparken farklı tecrübeler edindi. Zengin ve asil bir kadın olan Hazreti Hatice, O’nun ahlakına, dürüstlüğüne, vefasına âşık oldu ve evlendi. Sadece Hatice değil, Mekke halkı içerisinde, O’nu tanıyıp sevmeyen yoktu. O’na Muhammedül Emin denmesi boşuna değildi.
Mekke müşriklerinin hepsi seviyor ve değer veriyordu kendisine. Hz. Hatice ile evliliğini kıskananlar dışında, Peygamberlik görevine başlayıncaya kadar, kendisine düşman olan, kendisini sevmeyen yoktu.
Sonra ne olduysa, düşman oldular, aynı kişiye.
Abdullah oğlu Muhammed, Hazreti Muhammed Mustafa olduktan sonra, hangi huyu değişmişti ki, O’nu sevenler, O’na saygı duyanlar, O’na düşman olmaya başladılar?
Kırk yaşına kadar “emin” sıfatı ile tanıdıkları kişiye, vahiy dokunduktan sonra neden “mecnun, yalancı” demeye başladılar?
O vahiy kendisine gelmeden önce nasıl bir insan ise, vahiy dokunduktan sonra da iyi bir insan olarak hayatına devam etti.
Peki Mekke müşriklerini kızdıran şey neydi o zaman?
Peygamberimiz iyi olmaya devam ederken, vahiyden sonra kırk yıldır yapmadığı bir şeyi yapmaya başladı.
İyi olmak yetmez, iyiliği yaymak zorundaydı. Kötü olmamak yetmez, kötülükleri engellemek için çalışmak ve milleti uyandırmak zorundaydı.
Müşrikler, “suya sabuna dokunmayan” iyi insanlardan şikayetçi değildi. Suya sabuna dokunmaya başlayanların, müşrik zihniyetinin pisliklerini temizlemeye başlayacağını biliyorlardı.
Peygamberimiz “Kalk ve Uyar!” emrini alınca “suya sabuna dokunması” gerektiğini anladı. Emir öyleydi. Suya sabuna dokunulacak, pislikler temizlenecekti.
İlk inen sureler arasında olan Müzzemmil ve Müddessir surelerinin ana mesajı budur. Yükü yükleneceksin ve güzellikleri yaymak için çalışacaksın ve yürüyeceksin. Engeller karşısında Allah’a sığınacaksın. Allah seni yalnız bırakmaz. “Millet ne der” diye değil, “Allah ne der?” diye Allah’tan korkacaksın.
O yüzden hayatına vahiy dokunan Müslüman boş duramaz.
Hayatına vahiy dokunan Müslüman “Neme lazımcı!” olamaz.
Hayatına vahiy dokunan Müslüman, suya sabuna dokunmak zorundadır.
Hayatına vahiy dokunan Müslüman, “Dünyanın çivisi çıkmış” dememeli, O çiviyi yerine çakmakla görevli olduğunu bilmelidir.
Peygamber Efendimizi ayağa kaldıran vahyin sesiydi. Vahiy ile muhatap olunca, hakikatin sesini duymaya başlayınca, yerinde duramadı, duramazdı. Hakikatin sesini menfaatleriyle örtenler (kafir), yerinde durmayan, duramayan Peygamberimize deli (mecnun) dediler.
Vahyin sesini duymaya başlayanlar, yerlerinde duramazlar.
Konferansımızın hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyor, hepinizi en kalbi duygularımla selamlıyorum.
Açılış Konuşmasını bilgisayarınıza indirmek için aşağıdaki linke tıklayınız